İyileşme sürecini hızlandırdığı ve hastaya büyük konfor sağladığı için sıkça tercih edilen Laparoskopik Cerrahide de olası komplikasyon riskleri mevcuttur. Bu komplikasyonlar iki başlık altında incelenir.
Bu bölümde laparoskopi işlemi için kullanılan tıbbi cihazların hastanın karın boşluğuna yerleştirilmesi sırasında meydana gelen komplikasyonlar bulunur. CO2 gazını vermek için kullanılan veres iğnesi ve ameliyatı gerçekleştirebilmek için hastanın karın bölgesine yerleştirilen trokarlar, bu gibi komplikasyonlara neden olabilirler. Bu cihazların yerleştirildiği sırada, karın için görüntülenemediği için bazı yaralanmalar yaşanabilmektedir.
Bu başlıkta cerrahın operasyonu gerçekleştirdiği sırada yaşanabilecek komplikasyonlar yer almaktadır.
Subkutan Amfizem, laparoskopik ameliyatların yüzde 0,4’ü ila yüzde 2’sinde görülebilmektedir. Hastanın karın boşluğunu şişirmek için kullanılan karbondioksit gazının cildin altındaki dokularda birikmesi durumuna subkutan amfizem adı verilir. Bu birikim hastanın göğüs kafesinde, boynunda, genital bölgesinde ve karın duvarında şişmeye sebep olabilir. Karbondioksit gazının vücut tarafından emilmesi ile kendiliğinden iyileşir.
Yukarıda bahsettiğimiz veres iğnesi ya da trokarların karın boşluğuna yerleştirildiği sırada bazı yaralanmalar ve bundan kaynaklı kanamalar yaşanabilir. Damar yaralanmaları kimi zaman bedenin ana damarlarında kimi zamansa kılcal damarlarda yaşanabilir.
Vücudun ana damarlarında meydana gelen yaralanmaların ardından hastanın karın boşluğunda kanamalar yaşanır. Ameliyat esnasında acilen bir damar cerrahı tarafından yaralanan damarın onarılması gerekir. Bu durum yaşandığında yaralanan damarı onarmak için hastanın karın boşluğunun açılması gerekir. Yani laparoskopik ameliyat klasik cerrahi ameliyata dönüşür. Operasyon laparoskopik (kapalı) olarak tamamlanamaz.
Bu tür yaralanmalar karnın ön duvarındaki damarlarda, omentum adı verilen organda, yumurtalıklarda veya rahim üzerinden komşu organlarda yaşanabilir. Bu yaralanmaların tedavisi laparoskopik (kapalı) şekilde gerçekleştirilebilmektedir.
Mide yaralanmaları laparoskopi esnasında nadiren görülebilen bir komplikasyondur. Görülme sıklığı 100 binde 2’dir. Veres iğnesinden kaynaklanan bu yaralanmalar herhangi bir soruna yol açmaz ve kendiliğinden iyileşir.
Barsak yaralanmaları ise laparoskopik ameliyatlar uygulanmaya başlandığı tarihten bu yana iyi bilinen bir komplikasyondur. Bu vakalarda esas olan faktör yaralanmanın erkenden fark edilebilmesidir. Bunun için hekimin, hastanın karnının içinde iyi bir gözlem yapması gerekir. Öncesinde apendektomi veya sezaryen benzeri karın ameliyatı geçirmiş kişilerde bu yaralanmaların görülme sıklığı daha fazladır. Genel olarak bu komplikasyonun görülme yüzdesi 10 binde 6’dır. Komplikasyonun tedavisi laparoskopik olarak ameliyat sırasında gerçekleştirilebilir.
Bunlar cerrahi işlem sırasında ortaya çıkabilen komplikasyonlardır. Genel olarak karın boşluğuna yerleştirilen yardımcı trokarlardan veya elektrocerrahi cihazlarından kaynaklanır. Kimi zaman makas veya lazer cihazları da bu tür komplikasyonlara neden olabilmektedir. Bu yaralanmalar kimi zaman ameliyat edilen organın çevresinde bulunan başka organlarda yaşanabilir.
Karnın ön duvarında her iki yanda bulunan ve karın kaslarını beslemekle görevli olan epigastrik arter damarlarda yaşanan hasar ve kanama, laparoskopik işlemlerde en sık yaşanan komplikasyonlardan biridir. Yaralanan bölgeye dikiş atılır. Elektro koterizasyon uygulanır veya nadiren de olsa dren yerleştirilebilir.
Bütün laparoskopik cerrahi operasyonların yüzde 1’lik kısmında görülmektedir. Gelişen defektin onarılması için mesaneye sonda yerleştirilmesi yeterlidir. 17531 vakadan oluşan bir araştırmada 27 vakada barsak yaralanması yaşanmıştır.
İdrarı böbreklerden mesaneye taşımakla görevli, boru şeklinde bir organ olan üreterden vücudumuzun iki yanında birer adet bulunmaktadır. Rahim ve yumurtalıklar ile komşudur. Rahim çıkartılması ve endometriosis ameliyatı gibi operasyonlarda üreter yaralanması yaşanabilmektedir. Kimi zaman üreter tamamen kesilebilir veya bağlanabilirken kimi zaman da kısmi olarak zarar görebilir. Yaralanma tespit edildiği anda acilen tedavisi gerçekleştirilmelidir. Tedavinin temel amacı organın devamlılığını sağlamaktır. Genel olarak bir üroloji uzmanı tarafından gerçekleştirilen tedavi, klasik açık ameliyat yöntemi ile uygulanır.
Oldukça nadir şekilde gözlenen bu komplikasyon, CO2 gazının damar içerisine geçmesi ve kan dolaşımına zarar vermesi neticesinde ortaya çıkar. 63 binde 1 görülme sıklığı vardır.
Ameliyat sırasında nadiren fıtık gelişimi yaşanabilir. Tedavisi de diğer fıtık vakalarında olduğu gibi uygulanır. Bilhassa şeker hastalığı ve fazla kilosu bulunan insanlar risk grubunda yer almaktadır.
Laparoskopik cerrahi klasik açık cerrahi uygulamalarına göre çok daha güvenli bir tedavi yöntemidir. Hatta istatistik veriler gebe kalmanın laparoskopik cerrahiden 9 kat, araba kullanmanın ise 10 kat daha riskli olduğunu göstermektedir. İhtimal dahilindeki tüm komplikasyonları listeledik. Ancak bu komplikasyonların görülme sıklığı çok nadirdir. Tercih ettiğiniz cerrah ve klinik operasyonun başarısı için büyük önem taşımaktadır.